ads

17 Ekim 2011 Pazartesi

Yoğurt nedir - Yoğurt Nasıl Yapılır - Yoğurtun Faydaları nelerdir

Yoğurt, simbiyoz olarak yaşayan süt asidi bakterileri ile aşılanmış sütten meydana getirilen ekşi bir süt ve ürünüdür.
Gıda maddeleri tüzüğünde yoğurt şöyle tanımlanmaktadır : “ Yoğurt, en az 90 C’ de ısıtılıp mayalanma derecesine kadar soğutulmuş sütün , yoğurt mayası katılarak laktik asit mayalanmasına tabii tutulmasıyla elde edilen özel kıvamdaki süt ürünüdür”.
Son yıllarda hiçbir süt ürününde talep yoğurt kadar yükselmemiştir. Bu yükseliş çeşit sayısının fazlalığı, meyveli yoğurtların piyasaya sunulması ile açıklanabilir. Her ne kadar bazı ilim adamları yapıldığı yeri ve yapan milleti çok farklı gösterirlersede diğer tüm dillerde de adı Türkçesi gibi olan yoğurdun ilk önce Türkler tarafından Orta Asyada yapıldığı ve oradan yayıldığı bir gerçektir. Bugün yoğurt aynı isimle Avrupa’da , Amerika’da , Asyada ve afrikada tanınmaktadır. 60 yıl önce Pasteur Enstitüsunde Prof. Metchnikow tarafından ileri sürülen teori sonucunda yoğurt moda yiyecek olarak tüketilmeye başlanmıştır. Buna göre yoğurt ve karbonhidratça zenin yiyeceklerin tüketilmesiyle insan ömrünün önemli derecede uzayabileceği bildirilmektedir. Metchnikow '‘a göre bu cins gıda maddelerinin alınmasıyla damar sertliği ‘nin sebebi olarak şüphelenilen kalın bağırsaktaki artıklarla mücadele edilmesine ve bunların en az seviyeye indirimesine yardımcı olmaktadır. Her ne kadar Metchnikow ‘ un bu teorisi bir çok yönlerden müsbet etki yapmasına rağmen , bu güne kadar bunun doğruluğu için kesin bir isbat getirilmemiştir.
1935-1940 yıllarından önce , bu ekşi süt ürünü Balkanların dışındaki Avrupa ülkelerinde çok az miktarda tüketilmekteydi . bundan başka ekseriyetle mide ve bağırsak hastalıkları için doktor reçetesine göre alınmaktaydı. Son 30-40 yıl içinde şüphesiz yoğurdun besin değerinin anlaşılmasıyla tüketimde büyük bir sıçrama görülmüştür.
Bu ani artışın nedenleri kısaca şöyle açıklanabilir:
Her şeden önce gıda değerinin önemi daha çok anlaşılmıştır.
Diyetetik etkisi olduğu kesin olarak anlaşılmıştır.
Pazar çok fazla yoğurt ürünlerinin değişik çeşitleri getirilmektedir. Bu gün özellikle Avrupa’da meyveli ,aromalı yoğurtlar tüketiciye çok zengin bir seçim imkanı sağlamaktadır.
Kalite düzeltilmiştir.
Amaca uygun reklamlar, v.s yapılabilmektedir.
Günümüzün yoğutçuluğu yalnız kalite ve çeşit bakımından değil , işleme tekniği bakımından da büyük gelişmeler göstermiştir. 30-40 yıl öncesinre kadar kültürle iğne ile kuyu kazarcasına sütün ayrı ayrı küçük kaplara konulup tek tek aşılanması , bir sürü emek ve zaman kaybına sebep olmaktaydı . Ayrıca bu işleme şekliyle bir partide farklı kalitelerde ürünler elde edilmekteydi . bu işleme şekli artık günümüzde değişmiş olup, devamlı pastörize süt yapan tesisler gibi sürekli çalışan yoğurt fabrikalarıda kurulmuştur. Bu modern tesislerde : süt koyulaştırılmış süt katılmasıyla yada vakumda suyunun uçurulmasıyla arzulanan koyuluğa kolayca ulaşabilmektedir. Böylece sütün kazanlarda saatlerce ısıtılması masraf ve zahmetlerinden kurtulmuştur. Yine bu metotlarda ısıtma işleminin amacı , sadece zararlı mikroorganizmayı imha etmek olmuştur. Bu amaçla da ısı transfer irinin çok daha verimli olduğu pastorizatörler geliştirilmiş ve kullanılmıştır. Yine starter olarak, karışık olmayan saf starter kültürler kullanılmasıyla kalite standarttı sağlanmıştır. İnokule olan süt ambalaj metaryallerine doldurulduktan sonra, sıcaklığı sabit olan inkübasyon odalarında yoğurdun olması sağlanmıştır. Daha sonra soğuk odalarda yararlanılarak hem inkübasyon kontrol altına alınmış hemde yoğurdun kıvamı daha düzgün şekle sokulmuştur.
Bu şekilde modern tekniğin yoğurt işleme kapasitesi çok artmış ve her zevke uygun düşecek kalite ve aromada çeşitli yoğurtlar uygun ambalajlar içerisinde tüketiciye sunulur hale gelmiştir.

YOĞURDUN TARİHÇESİ

Yoğurdun ilk defa nasıl yapıldığına dair yeterli miktarda bilgi mevcut olmamakla beraber HZ.İBRAHİME melekler tarafından öğretildiğine bundan sonra baban oğula sır haline intikal ettiğine dairhikayelerde vardır. Eski türkçede yoğurt kelimesi bazen yoğurt bazen de yogrut şeklinde ancak sekizinci Y:Y dan sonraki metinlerde görülmektedir.
Yoğurt kelimesinin geçtiği utgarca kelimeler taklamakan çölünün kuzey doğusuna düşen bu günkü tufan karahoca (eski adı Hoçu) civarında bulunmuştur gezegenlere sunulması gereken kurbanlara yemek olarak gelince güneşe; süt ve lapa, aya ; yoğurtlu yemek, saturne; yeşil , kırmızı fasulye , ruhu gezegenine ; susam yemeği ve ballı yemek sunulmaktadır.
Ayrıca Maytrisimit adlı uygurca bir ikdidai tyatro unsurlarını havi eserlerde bir defa yoğurt kelimesi geçiyor cekennemdekiler bu eserde konuşturulur son derece canlı ve renkli cehennem tasvirleri arasında , cehennemdekilerden biri aynen şöyle demektedir; biz burada birbirimizin kafalarını yarıp beğnimizi yoğurt gibi yedik.
Kaşkarlı mahmut tarafından 10 asırda yazılmış bulunan Divanı Lügatı Türk ve balas gumlu Yusuf hacip tarafından Kutagu bilig adlı eserlerinde yoğurt kelime4sine bu günkü mana da rastlanmaktadır. Yoğpurdun avrupada yayılışyla ilgili ensari malumata fıransız tıp tarihinde rastlanmaktadır. 16. Asırda Fransa kırallarından 1. Fransua ateşli ishal hastalığına yakalanmıştır. Kıralın doktorlarının bütün gayretlerine rağmen iyi edememişler. Kıralın annesi Kanuni Sultan Süleymandan bir doktor istemiş. İstanbuldan Fransaya gemi ile gönderilen Türk doktor birlikte götürdüğü keçinin sütünü sağıp yoğurt yapara k kırala ilaç olarak yedirmiş kıral kısa bir tedaviden sonhra iyileşmiş ve yoğur da ebedi hayata sütün ismini vererek tıp talebelerinin bu harika ilacı öğrenmeleri için emir vermiştir.
Avrupa bihassa Amarikada yoğurda bulgar sütü adı verilmektedir. Bunun sebebi M.Grikoraff adında bir bulgar doktorun 19. Asrın sonunda İsviçrenin geneve şehrinde yaptığı araştırmada yoğurttaki laktobacillus bulgarıcus mikrobunu keşfetmesidir. Yoğurdun Avrupada esaslı olarak yayılması pasteur enstitusunde çalışan robel mukafatı almış bulunan rus bakteri oğlu Metchnökoff’ un ileri sürdüğü nazari sağlanmış dır. Metchnökoff yoğurdun bağırdsaklardaki kokutucu bakterileri öldürdüğü ve faliyetlerine mani olduğu için hayatı uzattığnı ileri sürmüş ve misal olarak Kafkasya balkanlar ve tükiyedeki uzun ömürlü insanların hep yıoğurtla beslendiği belirtilmiştir.
Avrupada bu suretle yayılan yoğurt amarikeya götürülmüştür. 1932 yılında Dr. J:M Rosell kendi adı ile kurduğu enstitüde yoğurt kültyürü yapmaya başlamı ştır.Holiwood sinema yıldızlarına beslenme uzmanı Dr . Gaylod Houser sağlık , gençlik ve güzelliğin muhafazası için yoğurt yenmesini tavsiye etmiş ve bu suretle yeni dünyada yoğut imali birden bire artmıştır.
Eski dünyadan Asya ve Afrika’da yoğurdun yayılışı Türklerin görüşleriyle birlikte olmuştur. Hindistan, İran, Mısır, Lapant, Icelant, İskandinavya ve moğalistan bu arada zikredilebilir. Çinde yoığurt yendiğini Marco Polo yazmaktadır. Mikroskobun mevcut olmadığı bir devirde mikroskopların faliyetiniş tes bit ve kontrol imkanı bulan Türkler çok önemli buluşları ile insanlığa hizmet etmişlerdir.

YOĞURDUN BİLEŞİMİ
Yoğurt, bileşimi yönünden süte fazla benzeyen bir süt ürünüdür. Diğer süt ürünlerinde sütün bileşimine katılan maddelerin miktarında , süte nazaran büyük bir değişiklik görülür. Halbuki yoğurttaki değişiklik pek fazla değildir, sütle yoğurdun bileşim farkı , yoğurdun ve kullanılan hammaddenin çeşidine göre : genellikle kuru madde ve süt şekerinde kendini gösterir. Sütün işlenmesi sırasında pişirilmesi veya konsantre süt ürünlei ile takviyesi sonucunda, yoğurdun kuru maddesi ve onu meydana getiren maddelerde şeker hariç , genellikle %5-10 oranında bir yükselme olur. Fermentasyon sonunda şekerin bir kısmı parçalandığından yoğurdun sadece şeker oranında bir azalma meydana gelir.
Buna karşılık şekerin parçalanması sonucu meydana gelen süt asidi miktarı yaklaşık 5 kat artmaktadır. Yoğurdun bileşimiyle ilgili veriler çok farklılık gösterir. Çünkü kullanılan hammadde ve işleme tekniğinin değişikliği birkaç değişik bileşimde yoğurtla karşı karşıya bırakmaktadır. Genel olarak şöyle bir bileşim tablosu verilebilir;


BİLEŞİM MİKTAR
SU 80-86
KURU MADDE 14-20
YAĞ 2-8
PROTEİN 4-8
SÜT ŞEKERİ 2-5
MİNERAL MADDE 0,8-1,2
ASİTLİK 0,9

YOĞURDUN BESİN DEĞERİ
İnsan diyetinde önemli bir yeri tutan yoğurdun kimyasal bileşimi üretimde kullanılan çiğ sütün bileşimine ve laktik asit fermantasyonu sırasında süt bileşenlerinde meydana gelen gelişmelere bağlıdır. Yoğurt yapımı sırasında sütün bileşimini etkileyen faktörler yağ ve kuru madde standardizasyonları ile ısıl işlemdir.
Kuru madde standardizasyonundan dolayı süt bileşenlerinin miktarı arttığından yoğurdun beslenme açısından önemi bir kat daha artmaktadır. Uygulanan ısıl işlem sonunda bazı vitaminlerin (C, B1, B6, B12 ve folik asit) miktarı azalmaktadır.
Laktik asit fermentasyonu esnasında süt bileşenlerinde görülen kimyasal değişmeler şöyle sıralanbilir laktoz içeriği azalmakta , oldukça fazla laktik asit oluşmakta, serbest peptit, amino asit ve yağ asitleri miktarı artmakta, bazı vitaminlerde azalır ve artışlar meydana gelmektedir. Yoğurdun kalori değeri, laktozun laktik aside dönüşmesine bağlı olarak %3-4 oranında azalmaktadır. Ancak laktoz intoleransı olan insanlar tarafından rahatlıkla tüketilebilen bir ürün niteliğini kazanmaktadır.
İnsan sağlığı açısından yoğurdun yaraları şunlardır;
Besin değeri süte göre daha yüksektir.
Önemli bir protein, yağ, vitamin, ve mineral madde kaynağıdır.
Fermentasyon sırasında laktozun bir kısmı hidrolize olduğu için sütü sindirmekte güçlük çekenler tarafından (laktoz in tolerans) daha rahat tüketilmektedir.
Sindirimi daha kolay olduğu gibi sindirim sistemini düzenleyici etkiye de sahiptir.
Yoğurt bakterileri antigonestik etkilerinden dolayı intestinel patojen ve saprofit organizmaların gelişimini in hibe etmektedir.
Kolestolü düşürücü etkiye sahip olduğu belirtilmektedir.

YOĞURDUN İNSAN SAĞLIĞI ve BESLENMESİNDEKİ ROLÜ ve ÖNEMİ
Yoğurt, zengin bir karbonhidrat(laktoz), protein, yağ, vitamin, kalsiyum ve fosfor kaynağıdır. Fermentasyon sırasında sütün , protein, yağ, ve laktozun oluşan kısmı hidrolizasyon nedeniyle sindirimi kolaydır. Ayrıca laktoz intolerans kişilerin tüketime elverişli, antitümör ve antikolesterolemik özellikleri bulunmaktadır. Laktik asit bakterilerinin ürettiği antibiyotikler ve antimikrobiyal meddeler insanları patojen M.O ‘lara karşı korumaktadır. Bu nedenle yoğurt, her yaş grubundaki insanın günlük, beslenmesinde bol ve ucuz bir şekilde yararlanabileceği fermente bir süt ürünüdür.
Yoğurt bakterilerinin faaliyeti sonucu B grubu bazı vitaminler, özellikle riboflavin (B2) sentezi oluşmaktadır. Yoğurdun önemli bir fonksiyonu da gıda azaltmakta görüyoruz. Bu gün bilindiği gibi batı dünyasında herkesin üzerinde hassasiyetle durduğu bir noktada da : kilo almamak, gençlik formunu muhafaza etmektir.
Bunun içinde kilo kazandırmayan, buna mukabil vücut zindeliğini muhafaza ettiren yiyecekler içinde rağbet görmektedir. Yapılan incelemeler, mükemmel ve kolay hazımlı bir yiyecek olan yoğurdun gıda azaltmada da iki önemli fonksiyonunu ortaya çıkartmıştır. Bunlardan birincisi yoğurdun doyurucu ve tatmin edici hassası, diğeride bağırsak hareketlerine tesir yapmasıdır. Mesela iki kilo sütü kolaylıkla içen bir kimsenin birbiçuk kilo yoğurdu güçlükle yediği denemelerle sabit olmuştur.
Yoğurdun gıda azaltmada kiikinci fonksiyonu bağırsak hareketlerine yaptığı tesiride görüyoruz. Bu husuta yapılan araştırmalar yoğurttaki süt asitinin bağırsak mukozasına tesir ederek bağırsağın peristaltik hareketi hafiflettiğini ve buda bağırsaktaki ifrazat ve elektrolik zaiyatını dolayısı ile gıda sarfiyatını azalttığını ortaya koymuştur.
Nihayet 13-01-1957 tarihinde Tokyo’ da açılan ve binlerce Japon bilim adamının katıldığı atom enerjisi konferansına sunduğu bir raporda Prof. Hsukehıhen Huguşi radyo aktivitelerin sebep olduğu hastalıkları tedavisi sırasında yoğurdun mükemmel bir önleyici ilaç olduğunu bildirmektedir. Prof. Huguşi insanlar ve fareler üzerinde yaptığı denemeler sonunda bu hususu tesbit ettiğini söylemiştir. Bir yıl müddetle atom ışınlarına maruz kalan ve bu süre için de yoğurdun daima esas teşkil etttiği yiyeceklerle beslenen kimselerde radyoaktivite hastalıklarının arızalarına rastlanmamaktadır. Prof. Göre yoğurdun içindeki müessir bir madde bu hususta organizmayı korumaktadır.

YOĞURDUN TÜRKİYEDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
Binlerce yıldan beri Türk ülkelerinde işlenen yoğurt toplumumuzun beslenmesinde önemli yeri olan bir süt ürünüdür. Her çeşit sütten yapılabilmesi , basit kap ve usullerle her yerde herkes tarafından işlenebilmesi satış ve tüketimdeki kolaylıklar , onun Türkiye’nin en ücra köşelerine kadar yayılmasına sebep olmuştur. Bugün bir çok süt ürünleri tanımayan çevrelerimiz vardır. Ama yoğurdu veya onun sulandırılmış şekli olan ayranı bilmeyen mıntıkalarımız yok gibidir. Bu bakımdan yoğurt türkiyenin milli bir yiyeceği kabul edilir. Türk toplumu onu çok eski devirlerdn beri besleyici ve sağlığını koruyucu bir yiyecek olarak tanımış , çeşitlerini yapmış , hastalarını ve sindirim bozukluğu çekenleri onunla beslemiş , bazen sulandırarak ayran haline sokarak , ferahlatıcı bir içecek haline sokmuş , bazen torbalarda süzmüş tuzlamış, peynir gibi kahvaltıda kullanmış , bazen de suyunu bir hayli azaltarak , kışın bile ihtiyaçlarını karşılayacak elde hazır dayanıklı bir yoğut özü haline getirmiş ve uzun kış devresinde protein ihtiyacının önemli kısmını %65 gibi çok yüksek oranlarda protein ihtiva eden , bu değerli besinden sağlamaya çalışmıştır.
Yoğurtçuluğun hammadde yönünden d Türkiye’de ayrı bir önemi vardır. Bilindiği gibi Türkiye’nin süt ürünlerinde 4 tür hayvanın inek, koyun , keçi ve mandanın payı vardır. Bunlardan koyun keçi gibi küçük baş hayvanların sütleri bir çok süt ürünlerinin işlenmesine elverişli olmadıkları gibi , kuru madde miktarı da yüksek olduğundan içimlerde ağırdır. Halbuki yoğurt teknolojisinde kuru maddece zengin süt aranır, batı ülkelerinde olduğu gibi inek sütü kullanmak zorunda olan yoğurtçuluk tesisleri işleyecekleri hammaddeyi ya süt tozu veya koyulaştırılmış süt katmak veya uzun uzun pişirmek suretiyle kuru maddece zenginleştirmeye çalışmaktadırlar. Türkiye nin ise kurumaddece zengin yoğurt için elverişli,küçük baş hayvan süt üretimi,toplam üretimin yarısına yaklaşacak bir düzey göstermektedir.
Yoğurt Türkiye’de yalnız sütten işlenen bir ürün değildir. aynı zamanda,hatta çok kere sütten daha geniş ölçüde sütçülük artıkları,özellikle yagsız süt,yoğurda veye ayrana işlenerek değerlendirilmektedir.
Ayrıca birçok mıntıkalarımızda,tereyağda da yoğurttan işlenmektedir. yani türkiyenin diğer önemli bir süt ürünü olan tereyağın yapılışında da yoğurdun önemli bir yeri vardır. yani yoğurt birçok mıntıkalarda tereyağcılığın ikinci bir hammaddesi durumundadır. bu çevrelerde süt önce yoğurda işlenir yoğurtta yarı yarıya sulandırılır ve yayıklanarak tereyağı haline getirilir. bu işlemde arta kalan ayran ,güneydoğu Anadolu’da işçiye verilmektedir ,para gibi mübadele aracı da olabilmektedir.
Bilindiği gibi Türkiye’de sütün doğrudan doğruya tüketimi çok düşük bir seviyededir. Şehir sütü enstitüsünün gelişmemiş olması ,halkın alışkanlığı, yıllık 4 milyar kilogramı bulan süt hasılatımızın büyük bir çoğunlukla süt ürünlerine işlenmesini zorunlu kılmaktadır. Memleketimizde süt ürünleri arasında da yoğurdun ayrı bir yeri vardır. Bu konuda devlet planlama teşkilatının süt ürünleri tüketim tahminleri, yoğurdun tür toplumunun beslenmesinde önemini açıklıkla ortaya koymaktadır. Bahir konusu teşkilatın süt ürünleriyle ilgili tüketim tablolarına öğrenildiğine göre, Türkiye de 1962 yılında nüfus başına tüketim:

Kilogram
Pastörize süt ........................................0.130
Kaşar peynir.........................................0.3 90
Beyaz peynir.........................................2.0 00
Tereyağı.......................................... ......3.000olmasına karşılık
YOĞURT............................................ ..20.000 a ulaşarak

Diger süt ürünleriyle kıyaslanamayacak bir düzey göstermektedir. Diğer taraftan sütün tereyağını veya sade yağının işlenmesinde tek unsurdan yani yağdan yararlanılır. diğer önemli besin maddeleri, bu arada proteinli maddeler , süt şekeri , mineral maddeler ve bunlara bağlı olan vitaminlerin bir kısmı artıklara geçer. Peynircilikte de süt şekeri ve mineral maddelerin çoğu artıklarda kalır. Yurdumuzda üretim ve işleme , çok küçük çapta , dar imkanlar içerisinde yürütüldüğünden çoğunlukla artıklardan yararlanma mümkün olmamaktadır. Süt teknolojisinin en önemli görevi şüphesiz ,sütün hiçbir unsurunu israf etmemektir. Buda bugün için Türkiye’de sütün yoğurda işlenmesiyle gerçekleştirilebilmekte ve toplumumuz fazla yoğurt tüketmekle, içme sütü gibi sütün bütün değeri unsurlarından tam manası ile yararlanabilmektedir. Yoğurdun bu özelliğinin , teknik imkanları ,özellikle soğutma düzenleri yetersiz olan Türkiye de küçümsenmeyecek bir önemi vardır. Yoğurdun toplumumuzun sağlığını korumaktaki fonksiyonunu da unutmamak gerekir yoğurdun öteden beri bilinen bir çok hastalık bozukluk ve düzensizliklere karşı şifakar etkisi yanında bir sürü hastalık etkenlerine karşı antibiyotik niteliği yani hem bakteriyostatik hemde bakterisidi özelliği toplumumuzun sağlığının bozulmasında önemli bir faktör olmuştur ayrıca yoğurt işlenirken süt pişirildiğinden bu gün başta yağ ve peynir olmak üzere bir çok süt mamullerinde sık sık görülen hastalık mikroplarına yoğurttan hemen hemen rastlanmamakta ve yukarıda belirtildiği gibi imalatı takip eden devrede de fazla asit ve koruyucu maddeler bulaşmadan mütevelli tehlikeye en düşük seviyeye indirmektedir.
Yoğurt birçok besinlerin hazırlanmasında yararlanılan bir maddedir. Sarımsakla karıştırılarak bir çok yemeklere çeşni vermesi yanında tahıllarla karıştırılarak yapılan çorbalar bu arada Türk toplumunun en önemli besinleri arasında tarhananın yapılışında yoğurdun önemli bir yeri vardır. Yoğurt birçok bölgemizde pişirilerek yani ikinci bir işleme tabii tutularak daha dayanaklı bir şekle sokulur. Kış yoğurdu pişmiş yoğurt gibi değişik adlarla bu tip dayanıklı yoğurtlarda uzun kış devresinde bölgedeki halkın yoğurt ihtiyacının önemli bir kısmını karşılar Türkiye de işlenen yoğurt miktarı hakkında bilgimiz yetersizdir. Bu konuda verilen değerler hep kaba tahmin sınırını aşamamaktadır , gerek kürsümüzde yapılan tahminler ve gerekse devlet planlama teşkilatının verdiği değerlere göre 1962 yılında Türkiyenin yıllık yoğurt üretimi yaklaşık 600.000 ton civarındadırlar. Bunun aşağı yukarı ¼ ‘e yakını yani 130.000 tonu sanayi tesislerde işlenmekte geri kalanıda aile işletmesi içerisinde yapılmaktadır. Özellikle Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerimizde sanayi karakterdeki tesisiler süratle çoğalmakta ve bu şehirlerin gün geçtikçe artan isteklerini karşılamaya çalışmaktadırlar bu sebeple sanayi üretimi kısa bir zamanda gerek sayı gerekse kapasite bakımından çok artacağı muhakkaktır.


Yoğurdun bir çok faydası var. Ancak yoğurdun faydaları kadar nasıl yapıldığı da önemli. Dışardan alınan yoğurtların nasıl yapıldığı ve içine hangi kimyasal katkı Maddelerinin konulduğunu maalesef bilemiyoruz. Her yoğurt, saf yoğurt değil.

Bu yazımda, Sağlıklı beslenme ve zayıflama seminerlerimde belirttiğim birkaç püf noktasını sizlerle paylaşmak istedim.

yemek yemesini bilmek kadar neyi ne zaman yiyeceğinizi de bilmek önemli. Bana göre yoğurt, insan oğlunun (Türkler tarafından bulunduğu bilinmektedir) en büyük icatlarından biri.

Yoğurdun Faydaları
Saymakla bitmez. Ama birkaçına değinmek istiyorum. Örneğin doğal bir nefes kokusu oluşturduğu gibi aynı zamanda da diş taşının oluşmasını engelliyor. Diş eti iltihaplarını önlüyor. Üstelik günün her saatinde kolayca yenebilir.Yağ yakmada etkili bir gıda. Bilimsel olarak söylemek gerekirse, yoğurdu sofralarından eksik etmeyenlerin, diğerlerine göre %22 daha fazla kilo verdikleri görülmüş. Bu oran karın bölgesinde %81’e kadar çıkıyor. Ayrıca yoğurt yağ yakışını sağladığı gibi kas yapımını da gerçekleştiriyor.

Bilindiği üzere, kas oranı yüksek olan bedenlerde günlük kalori tüketimi daha fazla oluyor. İşte size katmerli bir etki. Birbirini tetikleyen güzel bir etki. Yoğurt yağ yakıyor, kas oluşumunu sağlıyor, kaslarda daha fazla kalori harcamanıza sebep oluyor. Zayıflamak isteyenler için unutulmaması ve eksik edilmemesi gereken bir gıda.

Peki başka? En iyi anti baz. Mide asidini dengeler, ayrıca akşam özellikle meyve tüketiminin çok olduğu zamanlarda yenen yoğurt, midede biriken şekeri dengeleyici özelliği var. Böylece bedenin fazla şekeri ortadan kaldırmak için ürettiği insilün salgısını da azaltıp, insilünün bedene verdiği zararları da ortadan kaldırdığı için uzun ömürlü olmanızı sağlıyor.

Kolit, alerji, osteoporoz, hazımsızlık, Hipertansiyona yol açan kötü kolesterol ve kalp-damar hastalıklarına karşı güçlü bir koruyucu, özellikle "A", "B", "E" Vitaminleri, mineral tuzlar, kalsiyum, fosfor, magnezyum içerikli beslenme alışkanlığı olan kişilere çok yararlı bir gıda.

Hazımsızlık çekenlere, mide ve bağırsak rahatsızlıkları olanlara şiddetle tavsiye ediyorum. Güzel ve genç görünmek isteyenler, cildinizi pürüzsüz hale getirir, saçlarınıza parlaklık kazandırır, nerden mi biliyorum, cilt güzellik maskelerinde ne kullanılıyor sanıyorsunuz?

Yaşlanma sonucu oluşan menopoz durumunda, içerdiği yüksek dozda kalsiyum osteoporoza karşı güvenli bir koruyucu etkisi olduğu da kanıtlanmıştır.

Yapılması kadar saklanması da önemli olan yoğurdun içindeki yararlı bakterilerin korunması için mutlak buzdolabında muhafaza edilmesi ve taze taze tüketilmesi gerekir. Aksi halde, yararlı maddelerin etkisi geçer.

Evde yoğurdu nasıl yapılır?
Malzeme : Süt (yeteri kadar süt, yani ne kadar tüketecekseniz o kadar süt.), maya için katıksız birkaç kaşık yoğurt.(bunu temin etmek için katkısız bir yoğurt bulmanızı öneririm belki bir köy yoğurdu yada çok güvendiğiniz bir markanın yoğurdu), tencere, sıvı termometresi.

Tarifi : Şimdi istediğiniz kadar yoğurt yapmak için, günlük sütü alın. Sütünüzü bildik bir yerden alın. Mümkünse sütün su katılmamış ve pastörize edilmemiş olanını yani doğal halini tercih edin. Bulamıyorsanız ve marketlerden birinden alacaksanız o zaman pastörize edilmiş olanı alın. Ne demek istediğimi iki sütü birden denediğinizde anlayacaksınız. Eğer kalorisi az olsun diyorsanız, o halde yağı alınmış sütleri tercih edin.

Tencereye koyduğunuz sütü, orta ateşteki ocağa alın ve sütün kaynamasını bekleyin. Sütü arada bir karıştırın ki, sütünüz taşmasın. Bilenler bilir, ilk defa deneyecekler için söylüyorum, sütü ateşte bırakıp gitmeyin, küser valla, hemen tencereyi terk eder, uyarmadı demeyin. Süt kaynamaya başladığında altını biraz daha kısıp, karıştırmaya devam edin. Birkaç taşım kaynattıktan sonra, altını kapatın ve soğumasını bekleyin.

Soğutmak için özel bir çaba sarf etmeyin. Bırakın oda sıcaklığında kendiliğinden ısısı düşsün. Arada bir ısı termometrenizle sıcaklığını ölçün. 42 -44 dereceye düşene kadar bekleyin. Isı termometresi olmayanlar için, parmak metodunu tavsiye ederim. Küçük serçe parmağınızı süte hafifçe dokundurun, eğer parmağınız yanmıyorsa sütünüz mayalamaya hazır hale gelmiş demektir. Tabi parmağınız temiz olmasını unutmayın!

Şimdi bu aşamada yapmanız gereken çok önemli bir püf noktası var.

a) Sütün kaymağını bozmadan birkaç kaşık süt bir tabağa konur ve üzerine maya olarak ayırdığınız yoğurt konur ve karıştırılır.

b) Ya da sütü kaynatmaya başlamadan önce maya olarak hazırda tutulan yoğurt karıştırılır ve oda sıcaklığında bekletilir.

c) Yani dolaptan soğuk olarak alınıp mayalama işlemi yapılmaz.

Şimdi yoğurt mayası olarak hazırladığınız karışımı, yavaşça tencereye kenarından dökerek karıştırın. Tencerenin üstünü örtün. Yada ufak kaplarda yoğurt olarak saklamak istiyorsanız bu durumda karışım tencereden ufak kaplara alın ve üstünü örtün. Ben ufak çömleklere koymayı tercih ediyorum.

Örtmek için battaniye ya da havluları kullanabilirsiniz. Buradaki püf noktası, tencere sıcaklığının muhafaza edilmesidir.

Bir püf noktası daha. Süte karıştırılacak oran, sütün %1-3 ü kadar olmalı. Yani 1 litre süt için 3 çorba kaşığı yoğurt maya olarak kullanın.

3 ya da 4 saat sonra tencereye bakın. Yoğurdunuz tutmuşsa, etrafını açın ve 1 saat kadar dinlendirin. Sonra dolaba koyun ve soğumasını bekleyin. Afiyetle yiyebilirsiniz.

Hadi bir püf noktası daha, tatlı yoğurt seviyorsanız bu süre normal, biraz ekşi istiyorsanız, o zaman tencerenin üstünü açmak için daha uzun süre, örneğin 6 – 7 saat bekletmenizi tavsiye ediyorum. Kendi ağız lezzetinize göre deneyerek süreleri belirleyebilirsiniz.

Hipnotik sağlıklı beslenme ve zayıflama seminerlerimde ve özel seanslarda anlattığım bu yöntemi uygulayanlar gibi sizin de sağlığınıza doğal yöntemlerle kavuşmanız dileğiyle…

Sağlıcakla kalın

Adnan Kervan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ads2