ads

17 Ekim 2011 Pazartesi

Sultan Ahmet Camisi - Sultan Ahmet Caminin Tarihi - Sultan Ahmet


İstanbul'da eski adı Atmeydanı olan,bugünse Sultanahmet Meydanı diye bilinen alanın güneydoğusunda yer alır ve I.Ahmed tarafından yaptırılmıştır.''Mavi Cami''diye de bilinen bu caminin yapımına 1609'da I.Ahmed'in de katıldığı temel atma töreniyle başlanmış,cami ve arasta 1617'de,geri kalan yapılar ise 1620'de

tamamlanmıştır.Böylece ''külliye''denen bir yapılar topluluğu ortaya çıkmıştır.Külliye cami,arasta,darüşşifa(Sağlık yurdu),imaret,üç tane sebil ve türbelerden oluşur.Külliyenin mimarı Sedefkâr Mehmed Ağa'dır.
Tasarlanan bu büyük külliye için büyük bir alan gerekiyordu.Ayrıca yapıların İstanbul Boğazı'na ve Marmara Denizi'ne egemen olması da isteniyordu.Bu koşullar yer seçiminde Sedefkâr Mehmed Ağa'nın güçlüklerle karşılaşmasına neden oldu.Çünkü 1600'lere gelindiğindeİstanbul kentinin uygun yerleri önceki dönemlerde yapılmış külliyelerle kaplıydı.Sonunda külliyenin yapımı için Ayasofya'nın karşısında,düneyine düşen yer seçilerek buradaki köşk ve konaklar yıktırıldı.Külliyenin geniş bir alana yayılan yapıları Atmeydanı'nın çevresine,belirli bir düzen gözetilmeksizin yerleştiridi.Bunlardan günümüze ulaşanların büyük bir bölümü daha sonra çevrelerine yapılan yeni yapılar arasında kalmıştır.

Külliyenin merkezinde yer alan caminin,karşısında yer alacağı Ayasofya kadar büyük ve görkemli olmasına çalışılmıştır.Sedefkâr Mehmed Ağa Mimar Sinan'ın klasik cami planına ve dış mimarisine bağlı kaldıysa da,iç mimariye önemli yenilikler getirdi.Sultan Ahmed Camisi duvarlarla çevrili bir dış avlunun içinde yer alır.İç avlusu yüksek tutularak külliyenin öbür yapılarına egemen olması sağlanmıştır.Caminin 64*72 metre boyutlarındaki ibadet mekanı 43 metre yüksekliğinde ve 22 metre çapında büyük bir kubbeyle örtülmüştür.Dört yanı yarım kubbeler-çevrilen bu büyük kubbenin boş kalan dört köşesine de birer küçük kubbe oturtulmuş,böylece tam bir merkezi plan oluşturulmuştur.Büyük kubbe 5 metre çapında,yivli dört fil ayağı üzerinde oturur.Camiyi beş sıra olarak çevreleyen ve yuvarlak kemerli olan 260 pencere iç mekânın çok aydınlık olmasını sağlamıştır.

Caminin duvarları ikinci pencere sırasına kadar,mavi rengin egemen olduğu İznik çinileriyle kaplanmıştır.Fil ayaklarının yarıdan yukarısı ile kemerlerin,pandantif denen küresel üçgen biçimindeki yüzeylerin,yarım kubbelerin ve büyük kubbenin içi de mavi rengin egemen olduğu kalem işleriyle bezenmiştir.Çinilerde lale,sümbül,karanfil,kıvrık dal gibi çok çeşitli motifler vardır.Çoksayıda pencerenin sağladığı aydınlık ortamda mavi rengin egemen-liği caminin içine etkileyici bir görünüm kazandırmış,Avrupalılar'ıncamiye ''Mavi Cami'' adını takmasına yol açmıştır.

Caminin mihrabı,minberi,hünkar mahfili de ayrı ayrı birer sanat yapıtıdır içi çiçek motifli çinilerle kaplı olan mihrap mermer-den yapılmış,üzerinde servi motifleri bulunan sütuncuklarla bezen-miştir.Geometrik geçmeli ve kabartmalı olan minber altın ysldızlıdır.Altın yaldızlı çinileri,sedef kakmalı kapısı ve ince duvar işlemesiyle hünkar mahfili bir başyapıttır.

Caminin mermer döşeli iç avlusu,26 sütunun üzerine oturtulmuş 30 kubbeyle örtülü revakla çevrilidir.Avlunun ortasında altı sütunlu şadırvan vardır.Şadırvanın sütunları karanfil ve lale mo-tifleriyle bezenmiştir.Caminin doğu ve batısında,iç avlu duvarıla dışavluya bakan iki yan duvar boyunca iki katlı revak uzanır.Dış avluda caminin güneydoğusuna gelen kesiminde bulunan hünkar kasrı bağımsız bir yapı olarak ele alınmıştır.O güne kadarhünkar kasrı camiye bitişik bir mekan olarak yapılırdı.Hünkar kasrı-
nın bu yeni konumu önemli bir değişikliktir Bir rampayla çıkılan hünkar kasrı mihrap duvarının doğu köşesindeki hünkar mahfiline revaklı bir geçitle bağlanır.Sultan Ahmed Camisi'nin bir başka önemli özelliği de altı minareli olmasıdır.Bu minarelerden iç av-dış köşelerine yerleştirilenleri iki,caminin dört köşesinde yer alanları ise üç şerefelidir.

Caminin kuzeydoğu köşesinde ve Ayasofya yönünde medre
se,I Ahmed,annesi ve oğullarının yattığı türbe ile sıbyan mektebi bulunur.Klasik üslupta bir yapı olan medresenin orta avlusu kubbeli revakların arkasına yerleştirilmiş odalarla çevrilidir.Duvarları dıştan mermer kaplı olan Sultan Ahmed Türbesi'nin içi çinilerle bezenmiş-tir.Kare planlı, kubbeli ve önü revaklı olan bu yapının kapısı sedef kakmalıdır.Arasta,caminin güney duvarının ilerisinde bulunmakta-dır.Sipahiler Çarşısı adıyla bilinen arasta doğu-batı doğrultusunda,

üzeri açık bir yolla bunun iki yanındaki tonozlu dükkân sıralarından oluşur.Günümüzde,arastanın doğu ucu onarılarak turistik bir çarşı haline getirilmiş,öbür bölümleri ise Mozaik Müzesi yapılmıştır.Sultanahmet Meydanı'nın batı ucundaysa,mutfak,kiler ve fırın yapı-larından oluşan imaret ile bitişiğindeki hamamıyla darüşşifa külli-
yenin bir başka yapı topluluğunu oluşturur.Külliyedeki üç sebilin ikisi cami dış avlusunun Sultanahmet Meydanı'na açılan kapılarının yanında,biri de arastanın doğu ucundadır.

Istanbul'un en güzel, en muhtesem camii hangisidir? Bu soruya genellikle Süleymaniye diye cevap verilir. Gerçekten, boyutlariyla, uzaktan yakindan heybetli görünüsü ile, Koca Sinan'in bu eseri Istanbul'da essizdir. Bir tanedir. Fakat bu genel hüküm, bende her zaman Sultanahmet'e haksizlik edildigi düsüncesini uyanditmistir. Içimdeki ses her zaman Istanbul'da en güzel camenin Sultanahmet oldugunu söylemistir Genel hükümlerin aksine, en güzel caminin Sultanahmet oldugunu sölüyorsam, bunun sebeplerini de açiklamam gerekir.

Kusursuz iki eserden birinin, dügerine olan üstünlügü nedir? Süleymaniye'yi üstün gösteren mimar ve mühendislere bu hükmü verdiren nedir? Ben, mimar ve mühendis olmadigim için mi bu hükmü paylasmiyorum? Hükmümün, mimar ve mühendia olmayisimla izah edilebilecegini sanmiyorum. Yillar önçe, her iki camii ayni gün ve ard arda ziyaret ederek söyle bir kanaate varmistim: Ikisi de en güzel! Fransiz yazar Gentille Arditty-Puller ''Plaisir d'Istanbul'' adli kitabinda, romantik çagin en büyük iki piyanisti Liszt ve Thalberg'le ilgili bir fikra hatirlatiyor bunlar için söylenenlerin Süleymaniye ve Sultanahmet için de geçerli olacagini ifade ederek sunlarin yaziyor: ''-Istanbul'un en güzel camii hangisidir?'' ''-Süleymaniye Ya Sultanahmet? Aai o mu, o essizdir, en güzelidir Bu hükme katilmakla beraber, içimdeki ses Birinci Sultanahmet'tir'' demekten vazgeçmedi.

ONU YAPAN USTA YALNIZ MIMAR DEGILDI En güzel resimle en güzel heykeli, en güzel sarayla en güzel köskü, en güzel cami ile en güzel türbeyi birbirleriyle karsilastirmak dogru olmayabilir. Ayni amaçlarla ama ayri zamanlarda yapilan eserleri karsilastirmak da dogru olmayabilir. Ama, Istanbul'da, sadece 50 yil ara ile yapilan Süleymaniye ve Sultanahmet'i, Türk mimarisinin dorukta oldugu cagda ve ayni amaçlarla yaratilan bu saheserleri karsilastirmak sanirim mümkündür diye düsünmekten kandimi alamadim. Bugün, Istanbul'un en güzel camiinin Sultanahmet oldugunu söyleyerek, bana bu hükmü verdiren hususlari söyle açikliyorum: Sultanahmet'in üstünlügü, onun mimari olan Sedefker Mehmed Aga'nin çok yönlü bir sanatkar olusundan ,ileri geliyor. O, yalniz dahi bir mimar degil, ayniz zamanda büyük müzeisyen, büyük sair idi. Bu büyük sanatkar mimarligini, ressamligini, müzisyenligini, sairligini, sedefkarligini ayni eserde ve doruk noktada göstermek istemisti. Sultanahmet'i emsalleriden ayiran, ''birinciler arasinda birinci'' yapan farkliliklar, Mahmed Aga'nin bu özelliginden ileri geliyor olmali.

DAG GIBI YÜCE, KUS GIBI HAFIF Dünyada, çok yönlü olan sanatkarlarin hiçbiri çok yönlügünü, ayni eserde gösterememis, ama Mehmed Aga, bunu basarmistir. Baska mabedlerde, hafif hüzün veren losluk yerine, Sultanahmet'de çoskulu iç aydinliginin huzur gaGitarak disa vurusunu görüyoruz. Sedefler, çiniler bahar güzelligi yansitiyor ve yasatiyor. 260 pencerenin renkli camlarindan süzülen isik içeriye siir gibi, beste gibi doluyor. Essiz güzellikte çinilere yansiyarak, insani akvaryum renginde bir Rüya alemine sokuyur, en tatli seslerle anlamli misralara cagrisim yaptiriyor…Insan orada hem dünyalara sigmayacak kadar büyüyür, hem de bir kus gibi hafifliyor. Zaten Sultanahmet, büyük boyutlarina ragmen, uçmaya hazir bir sülün gibi durmaktadir. Sanirsiniz az sonra, füze gibi, uzay kanatlari gibi, slti minaresiyle, Marmara'nin mavisinden gögün mavisine dogru süzülecek, süzülecek… Hej büyüük sanat eseri insani etkiler. Ama Sultanahmet hepsinden daha çok, daha costurucu, bütün hüzünleri giderici bir tesir yapiyor. Saygi ve övünme duygusu da veriyor. Iste bunlardan dolayi Sultanahmer bana göre, ''birinciler arasinda birincidir.''

BIR BENZERI YOK
Ya Mimar Sinan Sedefkar Mehmed Aga Koca Sinan'dan üstün müdür Bunu söyleyemiyoruz. Sedefkar Mehmed Aga'nin, eserinde, güzel sanatlarin her dalindaki ustaligini gösterdigini söylüyoruz. Rönesanstan önce, Rönesansta ve daha sonra, çok yönlü olmakta taninan hiçbir sanatkar bunu yapamamistir. Mesela, Rönesans'in çok yönlü iki sanatkari Mikelanj ve Leonardo da Vinci, hiçbir eserde sanatlarinin bir yönünden tazlasini göstermemislerdir. Bir mimar, ressam, heykeltiras, edib olan Leonardo da Vinci, bu sanatlarin hepsini yansitacak bir büyük eser birakmamistir. Baska mimarlarin yaptigi kiliselerin duvarlarini, resimleriyle süslemis, uygulama alani bulamayan ama yine de onun dehasini gösteren mühendislik buluslari yapmis, güzel heykeller yontmus, Mona Lisa (yahut La Joconde) fakat bütün bu ustaliklarini tek eserde toplayamamistir. Mehmed Aga ise, eserinin planini kendisi çizmis, kendisi yapmis. Duvarlarini kendisi süslemis, kapilari kendi begenmis. Bu eserine siir, renk ve ses güzelligini kendisi vermistir. Bir tek eserde sanatkarliginin her yönünü göstermistir.

NASIL BIR ESER Ayasofya'yi yaptiran Justinianus onunla Hz. Süleyman'in Kudüs'te yaptirdigi mebedi asmak istemisti ve asmisti. Süleymaniye'yi yaptiran Sultan II. Selim, Ayasofya'yi asmak istemislerdi ve asmislardi. Simdi de Sultan I. Ahmet onlari asacak bir cami yaptirmak istiyor, fakat atalarina saygisizlik etmemek için, sadece Ayasofya'yi asacak bir cami yaptirmak istedigini söylüyordu. Sultan Ahmed, yeni bir cami yaptirmaya karar verdikten sonra, uygun bir yer aranmasina basladi. Teklif edilen birçok yer arasinda padisah bugünkü yerini begendi. Fakat o yillarda burada Sokollu Mehmet Pasa sarayi vardi ve sarayin satin alinmasi, yiktirilmasi, çevresinin iyice açilmasi gerekiyordu.

Padisah, Ayse Sultan'a, ''Otuz yük dinar halis ayar altin'' göndererek sarayi satin aldi. Yeni camiyi gerçeklestirme isi, mimarligi gibi sedefkatligi ve musikisinasligi ile de büyük ün yapmis olan mimarbasi Mehmet Aga'ya verildi. Sedefkar Mehmed Aga, karsisinda Süleymaniye, yanibasinda Ayasofya gibi iki essiz anitin arasinda, onlarla yarisacak bir eser yapacakti. Bu eser nasil olmaliydi? Bir eserin büyük olmasi için boyutlarinin büyük olmasi yetmezdi. Güzel olmasi için de yalniz disindan veya yalniz içinden güzel olmasi yetmezdi. Hatta, sadece 'güzel' olmasi da yetmezdi. Onun yapacagi eserde güzellik nasil yasanirdi? Siir gibi seyredilerek, huzur gibi duyularak.. Mehmed Aga, uzun çalismalardan sonra planini çizdi ve padisaha sundu. Basmimarin açiklamalarini da dinleyen padisah plani begendi ve onayladi.

PADIŞAH TOPRAK TASIDI Artik temel atma zamani gelmisti 1609 yilinin günesli bir gününde, basta padisah olmak üzere, devlet erkani insaatin yapilacagi yere geldi. Ayni yüzyilda yasayan Evliya Çelebi, temel atma merasimini söyle anlatiyor: ''…Cümle üstad mimar ve mühendisler toplanip, Üsküdarli Mahmut Efendi'nin ve üstadimiz Evliya Efendi'nin dualari ile esasinin kazilmasina bsladi. Evvela Sultan Ahmed Han, etegine toprak dodurup, ''Ya Rab! Ahmed kulunun hizmetidir, kabul eyle'' deyüp, amelelerle birlikte temelden toprak tasidi…'' Padisahtan sonra Seyhülislam Mevlana Mehmed Efendi, Seyh Mehmud Efendi, Vezirlazam Murad Pasa ve diger veziler, ulema, kadiaskerler ellerine kürükler alarak toprak tasimis, harç koymuslardi. Bu sirada kurbanlar da kesilmisti. Issaat çalismalarina sembolik olarak ordu da katilmis, birgün sipahiler, birgün yeniçeriler toprak tasimada çalismislardi. Vezirler, devler erkani kendi adamlarini göndermis, halktan birçok gönüllü çalismalara katilmis, bölece Istanbullular, caglar boyu övünecegimiz bir eserin meydana gelmesi için hizmet etmislerdi.

YEDI YILDA TAMAMLANDI Insaat yedi yilda tamamlandi Nihayet 1616 yili 2 Haziran Cuma günü, basta padisah olmak üzere, devlet erkani bu defa açilis merasimi için ayni yere geldi. Cami yanina kurulan otaglarda davetlilere büyük bir ziyafet verildi. Açilis dualarla yapildi. Sultan I. Ahmet meydana gelen saheserden memnundu. Cami kapladigi alan bakiminda Ayasofya ve Süleymaniye'yi geçiyordu. Ana yapinin kapladigi alan 64x74 m. Boyutlarindadir. Yüksekligi ise 43 metredir. Içinin renkli aydinligi, duvarlari süsleyen essiz çinileri, kapilari süsleyen sedef kakmalari, o güne kadar yapilanlardan çok daha güzel olan alti minaresi, Istanbul'un panoramik güzelligini arttiran genel görünüsü ile Sultanahmet herkesi büyülemisti. Ama o zaman bu caminin adi Sultanahmet Camii degildi. Halk ona 'Yeni Cami' demisti. Eminönü'nde Yenü Cami adiyla anilan cami yapilincaya kadar bu adi tasidi. Eminönü'ndeki eser 'Yeni Cami' adini alinca, Mehmed Aga'nin yaptigi camiye de Sultanahmet Camii denildi.

CAMIDEKI IÇ AYDINLIK Sultanahmet Camii'nin mimari tarzi öteki camilere göre birçok bakimdan farklidir. Mesela Süleymaniye'de kubbeyi esit ve paralel kenarli dayanaklar tuttugu halde, Sultanahmet Camii'nin kubbesi yuvarlak ve iri sütunlar halindeki filayaklarina oturmaktadir. Orta kubbe dört sivri kemer üzerine oturtulmus, köseleri pandantifle doldurulmustur. Yarim kubbelerin kenarlari da sivridir. Isik süzülmesini kolaylastirmak için pencere ve kemerler de degisik bir stilde yapilmistir. Isigin cami duvarlarini süsleyen renkli çinilere degisik sekillerde yansimasi düsünülmüs, pencere camlarina buna göre renkler verilmistir.

Sultanshmet'in asil özelliklerinden biri. Bol isikli, diger çinilerinin essiz birer sanat eseri olusudur. Yüzyillar içinde eskiyen veya kitilan bazi camlari degistirilirken, ayni renkler turrurulamamis. Bu yüzden cami yapilisindaki zamana göre isik-renklerinden kayba ugramistir. Buna ragmen Sultanahmet'in iç aydinligi bugün hiçbir mabedde yoktur. Sultanahmet Camii'nin maliyeti, sebilleri, mektebi, Hümayun kasri, dükkanlari, dükkanlarin üzerindeki odalari ve padisahin türbsi de dahil olmak üzere 1811 yük 2944 akçedir. 1 yük 100 bin akçe, 120 akçe de 1 altin oldugunua göre, bu saheserin yaklasik olarak 1.510.000 altina mal oldugunu söyleyebiliriz. Cami 21.043 çini ile süslenmistir ve bu çinilerin herbirine 18 akçe ödenmistir.

NIÇIN ALTI MINARE Istanbul'da meydana gelen her büyük olay, her büyük eser, Islam dünyasini yakindan ilgilendiriyor ve baslica konu ediliyordu. Sultanahmet Camii'nin yapilmasi da hayranliklar, genis yankilar uyandirdi. Fakat Imparatorlugun bazi eyaletlerinden itirazlar da geldi. Itiraz da geldi. Itiraz edenler, ''camiye alti minare yapilmasi kabe'ye saygisizlik olur'' diyorlardi. Çünkü o zamanlar alti minaresi olan tek mebed Mekke'de idi. Padisah bu meseleyi bütün Islam alemini memnun edecek bir sekilde halletti: Mekke'ye yedinci minareyi yaptirdi. Sultanshmet minarelerinin dördü üçer, ikisi de ikiser serefelidir.

AVIZELER BIRER HAZINE IDI Evliya Çelebi, Sultanahmet'teki avizelerin, yapildigi yillarda oradaki çiniler kadar güzel ve degerli oldugunu söyle anlatiyor camide asili avizeler yüz Misir hazinesi degerindedir. Çünkü Sultan Ahmed Han, ecdadindan beri toplanankiymetli essiz cevahirleri, dört diyardan gelen çok degerli hediyeler buraya koymustur..Mesela, Habes veziri Cafer Pasa camiye alti adet zümrüt kandil göndermistir ki, herbir kandil altisar okka agirlikta idi. Altisi da mücevherli altin zincirlerle asilmistir.. Ayrica bu camide öyle çok ve degerli kitaplar verdir ki,Islam diyarindaki öteki padisah camilerinin hiçbirinde bu kadar çok güzel ve degerli kitag görülmemistir

SULTANAHMET'IN DIS AVLUSUNDA, BIRINCI KAPININ ALTINDA BULUNAN SEBIL KITABESI
Içen abdan dari-naim içre mesrur ola, Yazilub amali-hüsnü deftere medtur ola Camii Han Ahmed'in banii ala mesrebi, Hazreti Mimarbasi ahreti mamur ola. Kim Muhammed anin nam-u ali himmeti, Itti bu rana binayi hasredek mashur ola Olmamistir dahi olmaz böyle ali bina, Bir eser konmustur ki, kim dembedem Mezkur Ola GÜNÜMÜZ TÜRKÇESIYLE: Bu sudan içen, nimetler yurdu olan Cennete kavussun mutlu olsun. Yaptigi güzel isler deftere satir satir yazilsin. Yüksek Ahlaki kendisine huy edenin, Han Ahmed'in camiini yapan, Yüce mimarbasinin sonu da iyi olsun. Bu ulu mimarbasinin kutlu adi Mehmed'dir.

Dünya durdukça ünü her tarafa yayilsin diye, bu güzel, gözalici yapan odur. Bu büyük eserin benzeri yoktur ve olmayacaktir. Be eser, her zaman övgüyle konusulsun, dillerden düsmesin diye yapilmistir. SULTANAHMET Nurlu elleri Sedefkar Mehmed Aga'nin Indirmis yeryüzüne isik-cismi. Eli öpülesi o dehanin Mehyalatla yazilsin ismi. Bir eser vermis ki o sanat günesi, Orda mevsim yil boyunca bahar… Bulunmaz dünyada bir esi Maya'lardan Misir'a Çin'e kadar Kubbeleri bir tomurcuk bahçesi, kat kat, Her sabah açar.. Duvarlari tas degil, sanki kanat, Her gece uçar… Alti füzesiyle gökyüzünde Dolasir Sultanahmet. Gökkusagini o toplar, o dagitir Dünyaya demet demet. Sonsuz mevilerde ak güvercin, Akveryum renginde bir rüya.. Böyle bir güzellik gördüğü için Mutludur dünya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ads2