ads

5 Ekim 2011 Çarşamba

Coğrafi keşifleri hazırlayan nedenler

1. Coğrafya Bilgisinin Gelişmesi
XV. yüzyılın başından itibaren Coğrafya alanında başlayan bilimsel ve teknik gelişmeler coğrafi buluşlarda yönlendirici oldu. Gerçi bu yüzyılın bilginleri Yunan ve Romalıların coğrafya kuramlarını biliyorlardı. İlk çağın ünlü coğrafyacısı Ptolemai-os (M.S. II. yy)'un eserini, Arap coğrafyacılarının kitaplarını ve onların hazırladıkları haritaları tanıyorlardı. Bu eserlerde yer alanbilgi ve ölçülerin tamamı doğru olmamasına rağmen temel bilgiler için yeterli sayılıyordu.
Arap coğrafyacılar hangi bölge ile yakından ilgilenmiştir?
IX. ve X. Yüzyıllarda Arap coğrafyacıları tarafından hazırlanan coğrafya kitapları ihtiyaçtan doğmuştu. İspanya'dan Orta Asya'ya kadar yayılmış olan İslam devletleri arasında gereken iletişimin sağlanabilmesi için yollar kadar coğrafya bilgisine de ihtiyaç vardı. Hac ziyareti yapacak müslümanların Mekke ve Medine yollarını tanıması ayrı bir zorunluluktu. Ayrıca Arap tüccarların Hindistan ve Uzak doğu ile yaptıkları deniz ticaretinin güvenliğini sağlamak için deniz yollarının ve bu yolların sonundaki limanların durumunun iyi bilinmesi gerekiyordu. Bu nedenle Ortaçağda Arap coğrafyacılarının hazırladığı coğrafya kitapları ve haritalar çok kapsamlı idi.
Gerçekten X. ve XI. Yüzyıllarda yazılmış olan ünlü Arap coğrafya kitapları Hint Okyanusu üzerinden Hindistan'a ve Uzakdoğu'ya yapılan ticari seferlere yardımcı olmak üzere hazırlanmıştı. Yapılan haritalar üzerinde Hint okyanusundaki akıntılar, rüzgarlar, yıldızlara bakarak yapılabilen yön bulma işlemleri ve yolculuğun sonunda ulaşılacak limanların özellikleri ayrıntılı olarak gösterilmişti.
Batılılar, Doğuluların coğrafya bilgisinden yararlanmış mıdır?
İslam ve Hıristiyan alemi temel dünya görüşleri bakımından birbirleri ile daima sert bir rekabet içinde olmalarına rağmen ekonomik konular söz konusu olunca dayanışma içinde olmakta sakınca görmüyorlardı. Haçlı seferlerinde olduğu gibi savaş zamanında bile ticari faaliyetlerinde karşılıklı olarak yasak tanımıyorlardı. Bu nedenle uzak yolculukları ilgilendiren bilgi alış verişlerinde bazen bilinçli bazen bilinçsiz yardımlaşma ve işbirliği havasına giriyorlardı. Bu nedenle batılı denizciler, coğrafya ve astronomi alanında doğulu coğrafya ve harita uzmanları ile daima bilgi alış verişinde bulunuyorlardı. Doğudan gelen coğrafya ve astronomi kitapları batı dillerine tercüme edildi. Gelişen bu ortamda Avrupalı bilim adamları ve tüccarlardoğu dünyasına ve coğrafi keşifler sırasında önemi daha da artan Hint okyanusundaki deniz yollarına ve limanlarına ait bilgileri öğrenme olanağına ulaştılar.
XV. yüzyılda Avrupa'nın coğrafyacıları ve denizcileri ilk çağın ünlü coğrafyacısı Ptolemaios'un "Bütün dünyayı çeviren bir tek okyanus vardır, Afrika'yı güneyden dolaşarak Hindistan 'a varmak mümkündür. Dünya yuvarlaktır, o halde hep batıya doğru yol alacak bir denizci Asya 'nın doğusuna varabilecek ve hareket ettiği noktaya geri dönebilecektir." Sözlerini daha sık düşünmeye başladılar. Haçlı seferlerinden beri doğudan gelen bilgilerle de desteklenen bu görüşler batılı denizcilerin olaya güvenle yaklaşmasına neden oldu.
Deniz araştırmacılarının koruyucusu kimdir?
Denizciliğe olan ilgisi ve bu alandaki bilimsel katkıları nedeni ile Denizci Henri olarak tanınan Portekiz kralı yaptığı çalışmalar ve yarattığı mali kaynaklarla coğrafi keşiflere çok büyük katkıda bulundu.
Denizci Henri, Portekiz kıyılarının en göze çarpan çıkıntısı olan Saint Vincent Burnu yakınlarında, Sagres'deki şatosuna gerçek bir coğrafya araştırmaları merkezi kurdu. Cenova'lı ve Floransa'lı denizcilerle Alman astronomlar burayı gerçek bir denizcilik okulu haline getirdiler. Denizci Henri'nin merak ve öncülüğü ile Afrika kıyılarına keşif seferleri düzenlendi. Bu seferler sırasında Portekizliler Madera (1418), Azor adaları (1432), Rio de Oro (1436) ve Senegal'e (1445) ulaştılar.
Denizci Henri, Lizbon'daki sarayını ve Sagres'teki şatosunu denizcilik araştırmaları merkezi haline getirerek üniversiteye bıraktı. Denizciliğe ve coğrafi keşiflere yaptığı katkılar nedeniyle Portekiz'de "Deniz Araştırmalarının Koruyucusu" ilan edildi.
2.2. Matbaanın Katkısı
Ortaçağda kitaplar katipler tarafından kopyalanmak sureti ile çoğaltıyordu. Bu yöntem coğrafya kitapları ve haritalar için de geçerliydi. Kitap sayısının sınırlı olduğu bu yüzyıllarda okuyucu sayısının artması olanaksızdı. Kitapların daha fazla sayıda okuyucuya ulaşabilmesi ancak seri üretimy apabilen matbaa sayesinde oldu.
Kâğıt, batıya hangi aşamalardan sonra gelebilmiştir?
Matbaada kaliteli kağıt kullanıldığı taktirde hızlı kitap basılabiliyordu. Kağıt ilk defa Çin'de üretilmeye başlandı. Abbasi döneminde kalitesi iyileştirilen kağıt XII. Yüzyılda Haçlı seferlerine katılanlar tarafından Ortadoğu ve Afrika üzerinden Avrupa'ya taşındı. XIII. Yüzyılın sonuna kadar Avrupa'da iyi kalitede kağıt üretilemedi. Avrupa'nın en iyi cins kağıdı İtalya'da üretilmesine rağmen bu kağıt henüz matbaada kullanabilecek nitelikte değildi. Basıma uygun kağıt ancak XIV. Yüzyılın sonunda üretilebildi.
1450 yılında AlmanJean Gutenberg uzun çalışmalar sonucunda kurşun harfler dökerek ve uygun kalitede kağıt kullanarak kitap basmayı ve seri üretime geçebilmeyi başardı. Bundan sonra herkesin ulaşabileceği ürün haline gelen kitap sayesinde bilgi alışverişi hızlandı ve kolaylaştı.
Bir süre sonra basılarak çoğaltılan coğrafya ve gezi kitapları içerdikleri bilgiler nedeniyle en çok aranan kitaplar haline geldi. Gerekçe ve Arapça'dan yapılan çeviriler yanında özgün coğrafya ve gezi kitapları yazıldı. Basılan bu kitaplar geleceğin denizci ve kaşiflerine çok önemli katkılarda bulundu.
2.3. Pusulanın Bulunması ve Denizcilik Teknolojisinin Gelişmesi
Avrupalı denizcileri Atlas Okyanusuna çıkaran teknolojik gelişme nedir?
Avrupalı denizciler kıtanın Atlas okyanusu ve Akdeniz kıyılarında uzun yolculuklar yapabildikleri halde teknik olanaksızlık nedeniyle daha fazla karadan çok fazla uzaklaşmak cesaretini gösteremiyorlardı. Halbuki aynı tarihlerde Arap ticaret gemileri Hint okyanusu bir baştan öbür başa geçerek doğunun mallarını Akdeniz kıyılarına taşıyorlardı.
Arap denizcileri başarılarını uzun süreden beri kullandıkları usturlap ve pusulaya borçluydular. Usturlapla yıldızların durumunu gözleyerek bulundukları yerin coğrafi konumunu tayin ediyorlar, pusula ile de açık denizde kolaylıkla yönlerini tespit edebiliyorlardı.
Arapların aracılığı ile Avrupalı denizciler tarafından da kullanılmaya başlanılan pusulanın üzerinde bazı geliştirici çalışmalar ve uygulamalar yapıldı. Avrupalı denizciler özellikle Usturlap sayesinde güney yarım kürede, Kuzey yıldızı görünmediği için, Güneşin konumunabakarak bulundukları yerin enlemini ölçmeyi öğrendiler.
Denizciler bulundukları yerin enlemini kolayca hesaplayabildikleri halde henüz zaman ölçmede gereken yetkinlikte araç, gereç olmadığı için boylam belirlemede tam bir başarıya ulaşamamışlardı.
Avrupalılar XV. Yüzyıldabazı eksiklikler olmasına rağmen yer tespiti ve yön bulma konusunda pek çok bilgi sahibi olmuşlardı.
Uzak denizlere gidecek gemilerin özellikleri nelerdir?
Denizcilik sanatında XV. Yüzyılda araç gerecin gelişmesine paralel olarak okyanus dalgalarına dayanabilecek, yüksek kenarlı ve uzun gemiler inşa edilmeye başlandı. Okyanusun dev dalgalarını göğüsleyecek güçte olan bu gemilere Karavella adı verildi. Karavella'lar üç direkli, beş yelkenli ve 30 metre uzunluğunda idi. İspanyol ve Portekizli denizciler okyanus yolculuğuna dayanıklı hale getirilen bu gemilerle yeni dünyaya çok sayıda sefer yaptılar.
2.4. Avrupalıların Doğu Ticaretine Egemen Olma İsteği
Avrupa'da, ortaçağ devletlerinin özellikleri son bulup burjuvazinin kuralları işlemeye başlayınca ticaret ve sanayii öncelik kazandı. Avrupalı tüccar da uzak doğu ticaretini elinde bulunduran Arap ve Venedikliler gibi denizleri aşıp doğu ticaretinden pay almak isteğine kapıldı.
Uzakdoğu malları Avrupaya hangi yollarla geliyordu?
Uluslararası ticaretin en kârlı maddeleri uzak doğudan getirilen baharat, ipek, inci, fildişi, porselen, kumaş gibi lüks tüketim maddeleri idi. Özellikle yiyecek ve içecek maddelerinde kullanılan baharat ve ipek çok önemliydi.
Hindistan'dan başlayarak İran Körfezi ve Irak üzerinden Suriye limanlarına, ya da Kızıl deniz yoluyla Süveyş ve Akabe'ye, oradan da kara yoluyla İskenderiye'ye ulaşan yola Baharat Yolu adı veriliyordu.
Çin'den başlayarak Orta Asya üzerinden Hazar Denizi'nin güneyinden ve kuzeyinden geçerek Trabzon ve Kırım limanlarına ulaşan yola ise İpek Yolu deniliyordu. Arap ve Venedikli tüccarlar İpek Yolu ve Baharat Yolunu kullanarak iş yapmak isteyen hiç kimseye bu olanağı tanımıyor, kârı paylaşmak istemiyorlardı.
Avrupa'da ticaret ve sanayiinin gelişmesi ile birlikte yeni pazar ve hammadde kaynaklarına ihtiyaç doğdu. Avrupalı tüccar, Arap ve Venedikli tüccarın denetiminde olan doğu yollarından yararlanamayacağının bilincine varınca doğuya ulaşmak için yeni çareler aramaya başladılar. Onlar da doğudaki zengin hammadde kaynaklarına ve pazar olanaklarına ulaşmak istiyorlardı.
Ticari hayatın gelişmesi Avrupa'da yeni bir problemi gündeme getirmiş, paranın esası olan kıymetli madenlere olan ihtiyaç artmıştı. Piyasada dolaşan altın ve gümüş ihtiyacı karşılayamayacak hale gelmiş, para darlığı başlamıştı. XV. yüzyılın sonunda nakit sıkıntısına düşen Avrupalılar Orta Avrupa'da bulunan madenlerin işletilmesini son haddine çıkardılarsa da gümüş ve altın açığını kapatamamışlardır.
Efsanevi öyküler Afrika'da, Asya'da altın ve gümüşün çok fazla bulunduğunu haber veriyordu. Hatta Japonya'da hükümdar saraylarının tabanlarının en az üç parmak kalınlığında altınla kaplı olduğu dilden dile dolaşıyordu.
Osmanlı Devleti'nin doğu ticaret yolları üzerinde nasıl bir denetimi olmuştur?
XV. yüzyılın başında Avrupa ekonomik sıkıntı içinde yaşarken batıya doğru genişleyen Osmanlı Devleti batının kurtuluş ümidini bağladığı doğunun yollarını kesti. Osmanlıların batılılarlayaptığı savaşlar zaman zaman ticarete engel olmuşsa da Osmanlı Devleti hiçbir zaman batı ile olan ticari ilişkisine son veren bir politika uygulamadı. Her zaman Venedik ve Cenova ile daha önceden imzalanmış olan andlaşma-ları yenilediler, İran'dan gelen kervan yollarını, İran körfezi ve Kızıl Deniz yönünden gelen yolları gümrük vergileri ödemek koşulu ile daima serbest bıraktılar. Hatta 1514'de Yavuz Sultan Selim Mısır'ı alınca, Memluklular zamanından beri liman ve kervanları basıyor, yolları kesiyordu. XV. yüzyılın sonunda Kahire pazarı baskın ve yağma endişesi ile mal gelmediği için kapanma tehlikesi atlattı. Aynı dönemde mal taşıyıp pazara ulaştırmadığı için Venedik ve İtalya da mali kriz içine girdi. Venedik'te bankalar birbiri ardına kapandı.
Artan ekonomik bunalımı çözmek ve nakit sıkıntısını gidermek üzere Portekizliler uzun deniz yolculukları yaparak Sudan altınına ulaşma çareleri aramayabaşladılar. Şimdi altın, Avrupalıları doğunun ipek ve baharatından daha fazla ilgilendiriyordu. Sanayinin ilerlemesi ile birlikte Avrupa'da altın kadar değerli olan ucuz el emeğine ve bunu sağlayacak kölelere gereksinim doğdu.
Akdeniz havzasında görülen nüfus patlamasının sonucu nedir?
XV. yüzyılda Akdeniz havzasında yaşanan nüfus patlaması nedeniyle yiyecek maddelerine, buğdaya, şekere duyulan ihtiyaç arttı. Bunları pazara sunarak kazanç sağlamayı amaçlayan Avrupalı tüccar doğu altınını ve zenginliğini daha fazla düşünür oldu. Portekiz başta olmak üzere çok sayıda Avrupa ülkesi kurtuluşu doğuda aramaya karar verdiler ve bunu başarabilmek için her türlü çareye başvurdular.
2.5. Hıristiyanlığı Dünyaya Tanıtma Girişimi
Portekiz ve İspanyolların Hristiyanlık hakkındaki görüşü nedir?
İber Yarımadasındaki son Müslüman devlet olan Gırnata 'nın 1491 de düşmesinden sonra Portekizli ve İspanyol din adamları Hristiyanlığı yaymak gibi bir misyon üstlendiler. Bilinmeyen diyarlara doğru yola çıkarken adeta havarilik ateşi ile dopdo-luy dular. Uzaklarda bulacakları insanları Gerçek dine döndüreceklerini hayal etmeye başladılar.
Geçen yıllar içinde bu düşünce ve isteklerinde başarılı oldukları anlaşılmaktadır. Özellikle Güney Amerika'da İspanyolca ve Portekizce ile birlikte Hıristiyan dini yaygınlık kazandı.
3. Büyük Coğrafi Keşifler
3.1. Portekizlilerin Keşifleri
Büyük Coğrafi keşiflere girişmek ve onları gerçekleştirmek şerefi Portekizlilere aittir.
XV. yüzyıla değin Portekiz, Avrupa'nın batı kıyılarında, belli başlı ticaret yollarının uzağında, az gelişmiş bir ülkeydi. Ulaşım ve haberleşmeyi ancak Atlas okyanusundaki limanları sayesinde gerçekleştirebiliyordu. Çok eski tarihlerden beri deniz yolu ile İngiltere ve Flandır (Hollanda) bölgesi ile ilişki kurmuşlardı. Atlas okyanusu uçsuz bucaksız genişliği ve bilinmeyenliği ile Portekizli denizcileri çekiyordu. İber yarım adasında da siyasi yayılma olanağı bulamayan Portekiz ekonomik kaynaklar elde edebilmek için denize açılmak zorundaydı. Bu nedenle denizciler dikkatlerini Afrika'nın kuzeybatı kıyılarına çevirdiler.
Gemici Henri'nin denizciliğe katkısı hangi boyutta olmuştur?
Gemici Henri'nin (1394-1460) kurduğu coğrafya ve harita araştırma merkezinde toplanan ve üretilen bilgilerin ışığında Afrika kıyılarına keşif seferleri düzenlendi. Seferler Gemici Henri'nin ölümüne kadar artan bir hızla devam etti. Portekizli denizciler geçen yıllar zarfında açık denizler hakkında anlatılan korkutucu hikayelerin doğru olmadığını kanıtlamaya çalıştılar. Anlatılanlar arasında mıknatıslı taşlardan söz ediliyordu. Bu taşların yakınından geçen gemilerin çivilerini yerinden oynattığı ve sonuçta gemilerin darmadağın olduğu anlatılıyordu. Ekvator civarında okyanus sularının kaynamakta olduğu söylentisi gemicileri çok etkiliyordu ve gemilere tayfa bulmayı zorlaştırıyordu.
XV. yüzyılın ortasında Portekizli denizciler biraz da merakla yola çıkarak bütün bu hurafeleri yenerek, aşamalı olarak 1434 de Senegal sahillerine ulaştılar. Yeşil Burnu aşıp Gine Körfezi sularında dolaşmaya bağladılar.
1442 de Portekizliler denizle yaptıkları mücadelenin kazancını elde etmeye başladılar. Afrika kıyılarından toplayarak gemilere doldurdukları köleleri Lizbon'a doğru yola çıkardılar. Papaya baş vuran Gemici Henri elde ettiği bir belge ile zenci köle taşıma işini tekeline aldı. Kârlılık oranı çok yüksek bir iş olan köle ticareti, elde edilen bu belgeye dayanarak uzun yıllar Portekizli denizciler tarafından sürdürüldü.
Portekizliler Afrika'da Nijer ırmağı boyunca ilerleyerek kaynağına kadar uzanıp altın madeni ocaklarını ele geçirdiler. Bu tarihe kadar yöreden elde edilen altın kervanlarla Akdeniz'de Cezayir limanlarına taşınıyordu. Cenovalı denizciler buradan ucuza aldıkları altını büyük kârlarla Avrupa ülkelerine satıyorlardı. Portekizliler köle ticaretinden sonra altını da kaynağından elde ederek çok büyük kazançlar sağladılar.
-Hindistan yolu hangi aşamalardan sonra açılabilmiştir?
1471 de Portekizliler Ekvator çizgisini aştılar. 1488 de kaptan Bartholomeu Diaz, Afrika'nın güneyindeki en son burnu dönüp Hint Okyanusuna çıktı. Kaptan, yaşadıklarından etkilenerek buraya Fırtınalar Burnu adını verdi ise de Portekiz kralı II. Jean daha sonra yolculuk yapacak denizcileri düşünerek buranın adını Güzel Ümit Burnu şeklinde değiştirdi.
Bartholomeu Diaz'ın gezisi Hindistan yolunu açtı.
Aynı yolu kullanan Vasco de Gama 8 Temmuz 1497 de dört karaval ve 160 tayfa ile Hindistan'a hareket etti. Daha önce elde edilen bilgileri kullanarak Ümit Burnu'nu aştı. Afrika kıyılarını izleyerek kuzeye doğru yol aldı. Hint Okyanusunu geçebilmek için yaptığı deniz haritaları ile tanınan Ahmed İbni Mecid' i ikna ederek Portekiz filosunu aldı. Onun rehberliğinde 20 Mayıs 1498 de Malabar kıyılarında Kalikut limanına ulaştı.
Vasco de Gama ve Portekizliler Hindistan'da çok soğuk karşılandılar. Kaptanın getirdiği orta düzeydeki mallar prensler ve halk tarafından beğenilmedi. Buna rağmen Vasco de Gama yerel yöneticilerle bir ticaret andlaşması yapmayı başardı. 30 Ağustos 1499 da küçülmüş olan filosuna az miktardabaharat yükleyerek dönüş yolculuğuna başladı.
Portekizliler uzun yıllar süren çabalarından sonra amaçlarına ulaştılar. Batı Avrupa ile Hint Okyanusunun kıyı ülkeleri arasında doğrudan ilişki kurmayı başardılar. Devam eden seferler sonucunda Portekizliler Hindistan'da ticaret merkezleri kurarak hakimiyetlerini kabul ettirdiler.
Portekizli denizciler 1500 yılındabir tesadüf sonucu Brezilya sahillerine çıktılar. Burası kısa zamanda Portekiz kolonisi haline getirildi ve XX. Yüzyıla kadar da Portekizlilerin elinde kaldı.

Kaynak: Büyük Coğrafi Keşifler ve Sonuçları
Yazar
Doç.Dr.Halime DOĞRU



3.2. İspanyolların Keşifleri
Kristof Kolomb'un kabul ettirmek istediği fikirler nelerdir?
Portekizliler Afrika'nın güneyini dolaşıp Hint Okyanusundan Hindistan'a ulaşırken İspanyollar, krallığın hizmetine girmiş olan Kristof Kolomb 'un fikirlerini tartışıyorlardı. Bu nedenle uzak denizlere yapılan yolculuklara Portekiz'den ancak 80 yıl sonra başlayabildiler.
Gelecekte Yeni Dünyayı keşfeden kişi olarak tanınacak olan Kristof Kolomb 'un (1451-1506) yaşamının ilk yıllarına ait fazla bilgi bulunmamaktadır. Cenova'lı bir dokumacının oğlu olduğu, 14 yaşında denizciliğe başladığı, Cenova bayrağı taşıyan gemilerde uzunca bir süre çalıştığı bilinmektedir. 1474'de Portekiz'e (Lizbon) y erleşerek Cenova'lı tüccarların temsilciliğini yapmayabaşladı. Floransalı astronom Tos-canelli ve kızı ile evlendiği Portekizli denizci Perestrello'dan uzak diyarlar ve buralara yapılacak yolculuklar hakkında pek çok bilgi edindi. Perestello'ya ait olup kendisine kalan bazı belge, harita ve anılardan yararlandı. KristofKolomp ünlü gezgin Marco Polo 'nun o sırada basılmış (1485) olan seyahatnamesinden edindiği bilgilerden fazlasıyla etkilendi.
Kristof Kolomb, elindeki harita ve bilgileri değerlendirerek sürekli batıya doğru giderek doğunun zenginliklerine ulaşacağına inanıyordu. Belgelere dayanarak ürettiği yolculuk projelerini Portekiz kralına sundu ise de kabul ettiremedi. Bunun üzerine İspanya'ya geçerek düşüncelerini gerçekleştirmek için gerekli olanakları araştırmaya başladı.
Kristof Kolomb hangi olaydan sonra uzun yolculuklara başlayabilmiştir?
Kristof Kolomb'un İspanya'ya geldiği sırada Kraliçe İzabella ve Ferdinand evlilik yolu ile güçlerini birleştirerek feodal düzene son vererek İspanya'nın birliğini kurmuşlardı.
Yeni yönetim en kısa zamanda komşusu Portekiz'in doğu yolculukları sonucu elde etmeye başladığı zenginliğe ulaşmak istiyordu. Büyük şehirlerde oturan tüccar da aynı olanakların kendilerine de sağlanması için yeni iktidarı zorluyordu. Onların aracılığı ile Kolomb saraya tanıştırıldı.
1492 yılında Santa Fe 'de krallıkla Kolomb arasında antlaşma imzalandı. Antlaşmaya göre İspanya da yarışa katılacak yeni dünyalar keşfetmek üzere denizlere açılabilecekti. Buna göre kraliçe İzabella, KristofKolomb 'a amirallik rütbesi veriyor, keşfedeceği topraklara kral naibi olarak atamasını yapıyor ve bu ülkelerden getireceği gelirin %10 unu ona bırakıyordu.
KristofKolomb 3 Ağustos 1492 de 3 adetKaravela ile Palos limanından yola çıktı. Batıya doğru yol alarak 11 Ekim 1492 de Amerika sahillerinden Florida yakınlarında bir adada karaya çıktı. Amacı hep batıya giderek doğunun zenginliklerine ulaşmaktı.
Zorlu yolculuk sırasında KristofKolomb gemilerinden birini kaybetti. İki gemi ile 15 Mart 1493 de İspanya'ya dönen kaptanPalos limanındabüyük şenliklerle karşılandı. Kolomb, hayatının sonuna kadar doğuya ulaştığına inanarak yaşadı ve bu topraklarda gördüğü halka tereddütsüz Hintli adını verdi.
Kolomb, deniz yolculuklarına devam etti. 23 Eylül 1493 ile 11 Haziran 1496 tarihleri arasında ikinci yolculuğunu gerçekleştirdi. Bundan sonra Antiller, Venezuella ve Orta Amerika'ya kadar ulaşabildiği bir gezi daha yaptı.
Keşif gezileri İspanya'yı ne ölçüde memnun etmiştir?
Keşif gezileri yeterli zenginliği İspanya'ya sağlayamadığı için Kolomb ve krallık için hayal kırıklığı ile sona erdi. 1506 yılında amiral gözden düşmüş ve unutulmuş olarak öldü. Hayatının sonuna kadar Asya kıyılarına ulaştığı inancını yitirmedi.
Ölümünden sonra başka bir amiral, Amerigo Vespucci (1454-1512), 1505 yılında burasının yeni bir kıta olduğunu ilan etti. 1507 yılında Amerigo Vespucci'nin yayıncısı yeni kıtaya Amerika adını verdi.
Bu yolculuklar sonucunda İspanyollar istedikleri gibi baharat ve altına ulaşamamışlardı. Buna rağmen çaba göstermekten vazgeçmediler. Batıya doğru yapılan seferlere devam ettiler.
İspanyol kaptan Balboa (1520), yeni dünyaya yaptığı seferlerin birinde Orta Amerika 'nın en dar yeri olan Panama 'dan yaya olarak geçip Büyük Okyanusa ulaştı. Kısa bir zaman dilimi içinde İspanya, Orta ve Güney Amerika kıtasında büyük toprak parçalarına sahip oldu ve İspanya Yeniçağ Avrupa'sının tartışmasız en zengin ülkesi durumuna geldi. İspanya bu mal varlığına Orta ve Güney Amerika'daki zengin kültür varlıklarını yok ederek ulaştı. XV. ve XVI. Yüzyıllarda sayıları çok fazla artmış olan macera düşkünü gençler (conquistadores) yağmacı faaliyette çok önemli rol oynadılar.
Daha sonra İspanya'nın hizmetine girmiş olan Portekizli bir denizci olan Magellan (1480-1521) deniz yolu ile Büyük Okyanusa ulaşmayı başardı.
Keşif yolunda Magellan'ın karşılaştığı zorluklar nelerdir?
Magellan 20 Eylül 1519 da 5 gemi ve 265 mürettebatla İspanya'dan yola çıktı. Önce Brezilya'ya uğradı ve güneye indi. Daha sonra kendi adı ile anılacak olan Magellan Boğazı'nı geçerek Büyük Okyanusa çıktı. Uzun bir yolculuktan sonra Filipin Adalarına ulaştı. 1521 de yerlilerle yaptığı bir çatışmada öldü.
Magellan'ın başlattığı keşif gezisi üç yılda tamamlanabildi. Savaş ve salgın hastalık nedeniyle yola çıkanların çoğu geri dönemedi. Magellan'ın yardımcısı Sebastian del Cano 6 Eylül 1521 de 18 kişi ile İspanya'ya dönebildi.
Magellan'ın başlattığı bu gezi dev boyutlarda idi. Dünya çevresinde gerçekleştirilmiş ilk gezi idi. Bundan sonra gerek Portekiz, gerekse İspanya ulaştıkları yeni karalarda kurdukları kolonilerin zenginliklerini kendi ülkelerine taşıdılar.
3.3. Diğer Avrupa Devletlerinin Katkıları
XVI. yüzyılın başında Portekiz ve İspanya, denizlerde rakipsiz sayılıyorlardı. Yüzyılın ortasında İngiltere iki devletin karşısında tehlikeli bir rakip olarak yer aldı. İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in hazırladığı donanma denizlerde İspanyolların Yenilmez Armadası 'nın iktidarına son verdi. İngiliz gemileri tam bir özgürlükle okyanuslarda dolaşmaya başladı. XVI. yüzyılın sonunda yeni kıtaya ayak bastılar. Virjinia'da bir koloni kurdular.
1632-1655 yılları arasında İngiltere kuzeyde Labrador ve Grönland 'ayerleşti. Aynı yıllarda Guyan, Bermuda, Küçük Antiller, Jamaika gibi adalara sahip oldular.
Hollandalılar hangi kıtada sömürge kurmuşlardır?
XVII. yüzyılda sömürge kurma yarışına Hollanda da katıldı. Sömürge sayısı hızla arttı. Hint Okyanusundaki deniz yollar ıüzerinde denetimlerini kurdular. Güneydoğu Asya'da kurulan kolonilerle Hollanda ekonomik gücünü arttırdı. Hollandalı denizci Abel Tasman Hint Okyanusu ve Büyük Okyanusta yaptığı geziler sırasında Yeni Zelanda ve Fiji, Tonga adalarına ulaştı.
XVII. yüzyılda Fransızlar da koloni kurma yarışında yer aldılar. Kanada'da Saint-Laurent yakınlarına kadar geldiler. Daha sonra Guyan 'da Cayenne sömürgesini kurdular.
Doğuda gelişmeler daha farklı oldu. Rusya, XVII. Yüzyılda karadan ilerleyerek Asya'nın ulaşılması zor topraklarında koloniler kurdu. Büyük okyanusa kadar uzanan topraklar Rus coğrafyacıları tarafından dünyaya tanıtıldı.
4. Büyük Coğrafi Keşiflerin Sonuçları
4.1. Sömürge İmparatorluklarının Kurulması
Sömürge imparatorluklarında ekonomik gücün kaynağı nedir?
Coğrafi keşifler dünyanın ekonomik ve siyasal tarihinde önemli değişikliklere sebep oldu. Avrupalılar dünyanın büyük bir kısmını tanıyarak yeni ve doğru bilgileri elde ettikten sonra bu sonuca ulaşabildiler. Hareketin başlangıcında, yola çıkanlar altın ve baharata ulaşmak gayesini güdüyordu. Daha sonra altın ve baharata ulaşanlar, her sefer sonucunda daha fazla ekonomik güç elde etme olanakları buldular. Bunun sürekli hale getirilmesi için uzak diyarlar hızla sömürge haline getirildi.
Portekiz ve İspanya sömürge kurma konusunda öncülüğü daima ellerinde tuttular. Gittikleri yerlerin her türlü kaynağını yüzyıllar boyunca hiç düşünmeden, hatta yok etmek bahasına Avrupa'ya taşıdılar.
Sömürge alanları kimin aracılığı ile paylaşılmıştır?
Sömürge kurma konusunda ilk anlaşmazlık İspanya ile Portekiz arasında görüldü. 1494 yılında Papa VI. Alexandre'nin hakemliğinde dünya denizleri iki devlet arasında paylaştırıldı. Portekiz ve İspanya papanın huzurunda imzaladıkları Tordesillas Antlaşmasına uymak üzere söz verdiler. Yapılan antlaşmaya göre 50. boylam derecesinin batısında kalan yerler İspanyolların, doğusunda kalan yerler Portekizlilerin olacaktı.
1529 yılında Magellan 'ın yolculuğundan sonra Büyük Okyanusta da böyle bir sınır tespit edildi. Burada da 17. Boylam derecesi esas alındı. Adı geçen antlaşmalara uyan Portekiz ve İspanya XVI. Yüzyılın güçlü sömürge imparatorluklarını kurdular.

4.1.1. Portekiz Sömürge İmparatorluğu
Portekizli Vasco de Gama daha ilk yolculuğunda Hindistan sahillerindeki prensliklerle ticari antlaşmalar imzalamıştı. Hızla Arap tacirlerini saf dışı bırakmak amacını güdüyordu. Nitekim kısa zamanda Portekizliler Hint okyanusundan Akdenize geçişin sağlandığı Kızıl Deniz ve Basra Körfezinin girişlerini denetim altına aldılar. Yerli güçlerin birbiri ile mücadelesinden yararlanıp Güneydoğu Asya'ya kadar hakim oldular. Portekizliler doğu ticaretinde gerçek bir tekel kurdular. XVI. yüzyılın ikinci yarısında Portekiz tam bir sömürge imparatorluğu durumuna ulaştı.
Portekizliler hangi kıtadaki sömürgelerinde yerleşmiştir?
Portekizliler Brezilya dışında kalan Güney Amerika sömürgelerine yerleşmeyi hiç düşünmediler. Buralardan elde edecekleri zenginlikten başka hiçbir konu ile ilgilenmediler. Doğuda da limanları kontrol altında tutmakla yetindiler. Bu limanlarda toplanan malları Lizbon 'a taşıyarak bütün Avrupa'ya pazarladılar.
Portekiz, baharat piyasasını eline geçirdikten sonra baharat fiyatlarını istediği gibi kontrol eder hale geldi. Fiyat artışını sağlayabilmek için zman zaman gelen mal yok ediliyordu. Baharat fiyatı üzerinde bu işlemler yapılırken uzun yolculuğun getirdiği zorluklar da fiyatlara yansıtılıyordu. Portekizli tüccar bunda haksız sayılmayabilirdi. Çünkü sefere çıkan gemilerin tamamı her zaman geri dönmeyebiliyordu. Örneğin 1590-1599 yılları arasında yola çıkmış olan 33 geminin ancak 16 tanesi geri dö-nebilmişti.
Portekizlilerin kurduğu sömürge imparatorluğu çok uzun ömürlü olmadı. Kısa zamanda sınırlar daraldı. Brezilya, Afrika kıyılarında birkaç koloni ve Uzak doğuda Makao kaldı.
4.1.2. İspanyol Sömürge İmparatorluğu
Keşfettikleri yerlerin sömürgeleştirilmesinde İspanyollar Portekizlilerden farklı davrandılar. İspanyollar yerleştikleri topraklarda önce altın peşinde koşarak her
türlü varlığı darma dağın ettiler. Daha sonra Meksika, Orta Amerika, Brezilya dışında kalan Güney Amerikanın bir bölümünde yayıldılar.
Sömürgecilikte İspanyol Fatihlerinin rolü nedir?
Kendilerine İspanyol Fatihleri adını veren birkaç bin maceracı silahlarının üstünlüğü ile yerli halkı yok ederek İspanyol sömürge imparatorluğunun kurulmasında yardımcı oldular. Sömürge imparatorluğunun kuruluşunun temelinde asıl Fernan-dez Cortez'in (1485-1547) Meksika'daki Aztek İmparatorluğunun hazinelerinin yağma etmesi yatmaktadır. Cortez 'in Meksika'da yaptıkları anılardan silinmedi. Aztek başkenti Tenoçtitlan 'ın alınıp yağmalandıktan sonrabütün genç erkeklerin öldürülmesi unutulmadı.
1532 yılında Meksika'dan çok daha zengin olan Peru'yu sömürge imparatorluğuna dahil ettiler. İnka devletine son veren Francisko Pizzaro İnka uygarlığınıyokederek hazinesini İspanya'ya taşıdı.
Geçen yıllar içinde Meksika, Guatemala, Honduras, Peru, Kolombia, Şili İspanyol sömürge imparatorluğuna dahil edildi. İspanyol fatihleri gittikleri topraklarda o ülkelerin hazinelerinin y anı sıra en verimli topraklara da sahip olarak yerli halkı köleleştirdiler.
4.1.3. İngiltere, Hollanda ve Fransa'nın Sömürge Kurma Girişimi
Portekiz ve İspanya'nın elde ettiği olanaklar diğer Avrupa devletlerine de son derece çekici geldi. XVI. Yüzyılın ikinci yarısında onlar da bu yarışta yer aldılar.
İngiltere sömürge imparatorluğu kurulurken hangi sömürge imparatorlukları zayıflamıştır?
I. Elizabeth döneminde kurulan donanma denizlerde İspanyol iktidarına darbe vurdu. Şimdi onlar Yeni Dünyaya koloni kurmaya başladılar. 1655 yılında İngilizler sömürge imparatorluğunun kuruluşunu tamamlamışlardı.
XVII. Yüzyılda Hollandalılar Hint okyanusundaki deniz yolları üzerinde denetimlerini kurdular. Bundan sonra kurdukları kolonilerin her türlü zenginliğini ülkelerine taşıdılar.
Aynı yüzyılda Fransa Amerika kıtasında koloniler kurmuşsa da diğerleri gibi İmparatorluk boyutuna ulaşamadı.
XVII. Yüzyılda zayıflayan İspanya, Amerika'daki topraklarını ancak ingiltere, Hollanda ve Fransa arasında gelişen rekabet sayesinde elinde tutabildi.
4.2. Ticaret Yollarının ve Avrupadaki Ticaret Merkezlerinin Yer Değiştirmesi
Orta çağda Akdeniz havzasındaki ticareti İtalyan şehir devletleri yönlendiriyordu. Şimdi Venedik, Piza, Marsilya gibi limanlar önemini yitirdi. Kapalı bir deniz olan Akdenizdeki limanlar, okyanuslara açılmayı kolaylaştıran limanlarla boy ölçüşe-meyecek hale geldi.
Yeni ticaret merkezleri nerede gelişmiştir?
Uluslararası ticaretin çekim merkezi Lizbon, Sevilla, Anvers gibi limanlara geçti. XVI. Yüzyılın sonunda Amsterdam ve Londra da dünya ticaret merkezi ve limanı haline geldi. Bütün dünya ülkelerinden gelen hammadde burada toplanıp dağıtılır oldu. Mamul ürünler de aynı limanlardan ihraç edildi.
Uluslararası ticarette pamuk, şeker, tütün ve baharat taşımacılığı ve ticareti en fazla kâr getiren işlerdi. Büyük risk taşımasına rağmen köle ticareti yüksek kârlılığı nedeniyle vazgeçilemez işler arasında yerini daima korudu.
4.3. Avrupa Piyasasında Nakit Artışı
Büyük keşiflerle birlikte Avrupa'da ekonomik sistem hızla değişti. Sömürge sistemi Avrupa'ya çok büyük miktarda kıymetli maden ve nakit girmesini sağladı. Güney Amerika'da yıkılan İnka, Maya ve Aztek uygarlıklarının hazineleri, hazır para olarak doğrudan doğruya Avrupa'ya taşındı. Ayrıca bulabildikleri her türlü kıymetli madeni de bunlara ilave ettiler. Avrupa'ya taşınan her bir hazine, kıtanın yarım yüzyıllık zenginliği ile eş değerde idi.
İspanya'nın Avrupa'ya taşıdığı altın ve gümüş ekonomiyi nasıl etkiledi?
Kısa bir süre sonra Avrupa piyasalarına akan nakit fazlalığı, mal darlığı ve fiyatların yükselmesine neden oldu. Emek vermeden Amerika'dan toplanıp getirilen altının alım gücü düştü. Halbuki aynı süre içinde tarımsal ürün ve mamul madde elde etmek için gereken emek miktarında bir değişiklik olmadı. Bazı ürünlerin fiyatının dört katına kadar yükseldiği görüldü.
İspanya, sonuç olarak Amerika'dan taşıdığı altın ve gümüşün ekonomiye girmesinden olumlu olarak yararlanamadı.
Nakit birikiminin getirdiği olumsuzluklardan etkilenmeyenler arasında sömürgelerinde özel bir işletme tipi geliştirenler oldu. Köle tüccarlarının Afrika'dan topladıkları genç zenci köleler sömürgeci devletlerin yerleştiği geniş topraklara taşındı. Zenci köleler özellikle pamuk ve şeker kamışı tarlalarında çalıştırıldılar. Üretim kârlılığını yakalayabilen sömürgeci devletler daha uzun ömürlü oldu.
4.4. Avrupa'da Burjuva Sınıfının Zenginleşmesi
Avrupa piyasasında görülen fiyat artışı sosyal ve ekonomik bakımdan ücretlilerin, köylülerin ve soyluların zararına oldu. Artan fiyatlar karşısında sabit gelirli olan ücretlilerin alış gücü çok fazla düştü. Orta çağda zor durumda olan Avrupa köylüleri ürettiklerini pazarlayamaz duruma düşünce ücret karşılığında çalışmaya başladılar. Soylulara gelince onlar eskisi gibi herhangi bir ücret ödemeden çalıştıracak eleman bulamıyorlardı. Ücret verecek maddi olanakları da bulunmadığı için topraklarını satmak zorunda kaldılar.
Avrupa'da burjuva sınıfı nasıl gelişti?
Halbuki burjuva sınıfının ekonomik ve sosyal bakış açısı tamamen farklı olarak gelişmiştir. Bu sınıfa mensup olanlar risk almaktan korkmuyor, uzun yolculuklara çıkmaktan çekinmiyor, daima kârlı işlerin peşinde koşuyorlardı. Soylular arasında pazara mal üretmeye başlayanlar da yaşam biçimlerini değiştirerek burjuvalaştılar. Burjuva sınıfındaki girişimciler, atölye sahipleri, tüccarlar ekonomik olarak çok güçlendiler. Bu durum kentlilerle köylüler arasındaki uçurumu daha da arttırdı.
4.5. Sömürgelerde Hıristiyanlığın Yayılması
Portekizliler ve İspanyollar uzun yıllar birlikte yaşadıkları Endülüs Emevilerin karşısında daima hıristiyanlığın savunuculuğunu yaptılar. Müslümanları İber yarımadasından uzaklaştırarak bu amaçlarına ulaşmış oldular. Uzun deniz yolculuklarına çıktıkları yıllarda da hıristiy anlığı gittikleri yerlerde yaymak misyonunu sürdürdüler.
Portekiz ve İspanya Hristiyanlığı yayma konusunda amacına ulaşmış mıdır?
Gerek Portekizliler gerekse İspanyollar ulaştıkları yeni topraklarda hıristiy an dinini zorla kabul ettirdiler. Güney Amerika'da ve Güney Doğu Asya'da oturan ve hıris-tiyanlaştırılan halk doğrudan doğruya Roma Katolik Kilisesine bağlandılar. Roma Kilisesi kazandığı yeni hıristiy an nüfusa rağmen eski prestijini devam ettiremedi. Dünyanın düz olduğunu ve Kudüs'ün merkez olduğunu iddia eden din adamlarının söylediklerine inanan hiç kimse kalmadı. Avrupa'da bilim, düşünce ve dini yaşamda önemli değişiklikler meydana geldi.
4.6. Orta ve Güney Amerikadaki Uygarlıkların Yok Olması
İspanyollar ilk defa yabancı bir uygarlıkla ilk defa Amerika kıtasında Yukatan yarımadasında karşılaştılar. Gördükleri taş tapınakları ve önemli yapıları altın bulmak için tahrip ettiler.
Orta ve Güney Amerika'da hangi uygarlıklar vardı?
Peru ile çevresindeki ülkeler Meksika'dan daha fazla zenginliğe sahipti. Burada tahrip edilen sanat eserlerinden başka Potosi gümüş madeni de yapılan aşırı üretim nedeniyle kısa zamanda harabeye döndü.
Fatihler, Meksika ve Peru'daki halkların uygarlıklarını akıl almaz bir barbarlıkla yağmaladılar, hayranlık uyandıran mimarlık anıtlarını yok ettiler.
4.7. Coğrafi Buluşların Günlük Yaşama Etkisi
Avrupalılar gittikleri ülkelerden Avrupaya neler getirmişlerdir?
Avrupalılar yeni gittikleri ülkelerden bazı yiyecekleri kendi ülkelerine getirdiler. Bu durum Avrupa'nın yemek kültüründe bazı değişikliklere neden oldu. Baharata en kısayoldan ulaşmaya çalışırken tütün, vanilya, kakao, patates, domates gibi sevilen yiyecekler ve kümes hayvanlarından hindi Avrupa'ya taşındı. Amerika kıtasından Avrupa'ya taşınan altınlar sayesinde kıtanın pek çok yerinde saray, konak, kilise gibi lüks yatırımlar yapıldı ve kentler süslendi.
Özet
XV. yüzyılda Avrupalılar kıtayı çeviren denizlerden uçsuz bucaksız okyanuslara açıldılar. Yeni kıtalar bularak bütün dünya ile ilişkiye girdiler. Büyük coğrafi buluşlar olarak tanınan bu hareket Avrupa tarihi kadar bütün dünya tarihini de yakından etkiledi.
Coğrafi buluşların öncesinde Avrupa, siyasal değişime uğradı. Ulusal devletler kuruldu, merkezi otorite güç kazandı. Portekiz, İspanya, İngiltere ve diğer Avrupa devletlerinde siyasal birlik kuruldu.
Coğrafi buluşların nedenleri arasında coğrafya bilgisinin gelişmesi, matbaanın kullanılması, pusulanın bulunması, denizcilik teknolojisinin gelişmesi, Avrupalıların doğu ticaretine egemen olma isteği ve hıristiyanlığı dünyaya tanıtma girişimi sayılabilir. Portekizli ve İspanyol denizciler Amerika ve Uzak Doğuya ulaştılar. KristofKolomb, Vasco de Gama, Ma-gellan gibi ünlü amiraller keşfettikleri toprakları ülkelerine hediye ettiler.
Büyük coğrafi buluşların sonucunda sömürge imparatorlukları kuruldu. Ticaret yolları ve Avrupa'daki ticaret merkezleri yer değiştirdi. Avrupa'da ekonomik sistem ve yaşam tamamen farklılaştı. Piyasada nakit artışı görüldü. Burjuva sınıfı zenginleşti. İspanyol ve Portekizliler gittikleri topraklardayaşayan yerli halka zorla hıristiyan dinini kabul ettirdiler. Orta ve Güney Amerika'daki uygarlıklar yok oldu. Coğrafi buluşlar günlük yaşamı da etkiledi. Baharat kullanımı yaygınlaştı. Patates, domates gibi sevilen yiyeceklerle tütün ve kümes hayvanlarından hindi Avrupa'da yaygınlık kazandı.


Kaynak: Büyük Coğrafi Keşifler ve Sonuçları
Yazar
Doç.Dr.Halime DOĞRU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ads2